Gerçekten İstiyor Musunuz?

İnsan kendisine güzel gelen her şeyi ister, bu bazen bir araba, bir tatil, bir mezuniyet, iyi bir iş, bir eş yada incelmek, spor yapmak gibi o kişiye güzel gelen her şey olabilir. Yani insanların kendisine güzel gelen, hoşuna giden şeyleri istemeleri konusunda neredeyse hiç sorunları yok. Aslında ortadaki sorun o “istediğimiz” şey için bir şeyler yapmaya razı olacak kadar isteyip istemediğimiz. İşte burada “istemek” ile “heves etmek” arasındaki fark ortaya çıkmaya başlıyor. Hiperaktivite veya dikkat eksikliği yaşayanlarda daha yoğun olarak ortaya çıkabilen ‘çabuk heveslenme’ ama sonrasında ‘hevesini kaybetme’ durumuna sıklıkla rastlanıyor. Bazı kişiler beğendikleri bir şeyle karşılaştıklarında, ilk bir heyecanla o konuda hemen birkaç adım atıyor ancak sonrasında devam etme kararlılığı gösteremeyip hoşlarına giden bir başka konu ortaya çıktığında bu sefer de o yöne yönelebiliyorlar. Onda da bir iki gün, birkaç hafta ya da birkaç ay bazı yönlerden çaba harcayarak, bu esnada vicdanları rahatlatıyor ancak istikrarlı bir tavır gösteremiyorlar. Pek çok açıdan zararsız gibi görünebilen bu davranış, bazen söz konusu kişilerin kendilerini olumlu yönde yetiştirip, geliştirmelerini engelleyen önemli bir pürüz haline gelebiliyor. Ancak bu duruma sadece “heves” diyerek geçiştirmek bazen eksik bir değerlendirme olabilir, keza kişinin bilinçaltındaki bazı gerekçeler de kişinin istediğini düşündüğü bir şeyi oldurmasına engel olabiliyor. Kendi onayı hatta özellikle isteği üzerine bu yazımda bahsettiğim üzere, kilo vermek için bana gelen bir danışanım ile kilo almasına yol açan bazı yeme bağımlılıklarını çalışıyorduk. Ayrıca kendisine bazı ödevler, programlar gibi çeşitli uygulamalar veriyordum. Kendisine göre bütün uygulamaları yaparak geliyor ancak ortada öyle tamamlanan bir uygulama yoktu. Ya unutmuş, ya yoğunmuş, ya eksik yapmış ya da değiştirip kendi istediği şekilde yapmıştı. Hatta bazen kontrol ve randevularına gelmiyor, mesajlara cevap vermiyor ancak vicdanı iyice rahatsız olduğunda birden bire ortaya çıkıyor, istediği şey için bir şeyler yaptığını düşünerek vicdanını rahatlatınca yine ortadan kayboluyordu. Bir süre sonra bu durum değişmeyince kendisine, "Sen gerçekten kilo vermek istiyor musun? Yapmadıklarına bakarsak istiyormuş gibi görünmüyorsun" dedim. Ama ile başlayan mazeret ve itirazları dinledikten sonra kendisine "Kilo verince ne olacak? Neden kilo vermek istiyorsun ki?" diye sordum. "Ya işte, sağlığıma kavuşacağım" gibi ucu açık bir iki cevabı saymazsak aslında ortada bir yanıt yoktu. Bende egosunun vereceği tepkiyi de göze alarak "Kilo vermezsen bunun sana ne faydası olacak?" diye sordum. Ancak Submental seansında direnmeyi bırakarak verebildiği cevaplara göre; Hayattaki başarısızlıklarının sebebinin kendisi değilde fazla kiloları olduğunu, mesela terk edilirse "kiloluyum ondan terk etti" diyerek en azından kendini rahatlatabileceğini, ayrıca aşırı kiloları cazibesini gölgelediği için, hem kendisini bir tehdit olarak görmeyen hem cinsleri hem de yanlarında daha rahat olabildiği karşı cinsleri ile daha kolay diyalog kurabildiğinden bahsetti. Neden kilo vermek istediğini bir türlü bulamadığı halde kilo vermemek için birçok gerekçesi vardı. Ancak bu gerekçelerinin sebepleri olan kök inançlarını Submental ile bilinçaltından temizledikten sonra isteğine hedef muamelesi yaparak kolayca ilerlemesi mümkün oldu. Eğer sizde çok istediğinizi söylediğiniz halde o şeyi bir türlü olduramıyorsanız artık kendinize “o şeyin olmamasından ne faydam var” diye sormanızın zamanı gelmiş olabilir.

Bu sayfayı paylaş


Bağlantılı

Makaleler